0-6 Yaş Çocukların Zihinsel Gelişimi İçin Çocuk Psikologundan Öneriler

Çocuk Psikologundan Çocuğunuzun Zihinsel Gelişimi İçin Tavsiyeler

OKUL ÖNCESİ ÇOCUKLARDA ZİHİNSEL GELİŞİMİNE DESTEK OLMAK İÇİN PSİKOLOG’TAN ÖNERİLER

 Çocuklarınızın 0-6 yaş ZİHİNSEL GELİŞİMLERİ için neler yapmanız gerekiyor? Nelere Dikkat etmeniz gerekir? Okul öncesinde bulunan çocukların zeka ve bilişsel gelişimlerini desteklemek için dikkat
edimesi gerekenler nelerdir?

 Öncelikle her çocuğun zihinsel gelişimi için geçerli olan temel ilkelere göz atalım:

 Aynı gelişim evresinde/yaşta olan çocukların zihinsel gelişim oranlarında farklılıklar vardır (Biz buna bireysel farklılık diyoruz)

  • Çocuğunuz her bir gelişimsel evrede tipik olan gelişim özellikleri gösterecektir.
  • Yaşantı (eğitim) ile bir evreden diğerine geçiş daha erken olabilmektedir. Bazı çocuklar daha erken bazı çocuklar daha geç.
  • Gelişimsel evrelerin sırası değişmez.
  • Her evre kendinden önceki evrelerin kazanımlarını da içerir ve bu kazanımlara dayalı ortaya çıkar.
  • İlk yaşantılar daha çok yeni bilgi edinme, daha sonraki yaşantılar bu yeni bilgileri kullanarak var olan bilgileri genişletme şeklinde devam eder. Bundan dolayı ilk doğru öğrenmeler çok önemlidir.
  • Bilişsel gelişim büyük ölçüde ergenliğin sonunda tamamlanır.
  1. Bilişsel Gelişimi Etkileyen Faktörler

Olgunlaşma: Zihinsel gelişiminde sınırlarını belirler. Kısaca yaşla beraber çocuğun belli başlı özellikleri gösterebilme olgunluğudur. Yaşından önce öğretilmeye çalışılan şeyler çocuklarda sadece çaresizlik
ve olumsuz duygulara neden olur.

Toplumsal aktarım (sosyal çevre): Sosyal çevrenin birey üzerindeki etkisidir. Sosyal çevresi zengin olan çocuğun bilişsel gelişimi daha nitelikli ve hızlıdır.

Aktif yaşantı (Deneyim, tecrübe): Çocuğun nesnelerle yaşantı geçirmesi ve düşünce kalıplarını yeniden örgütlemesi (Oyuncaklarını söküp takmalar, kedinin kendisini görmesi dokunması sesini
duyması gibi birinci elden yaşantı geçirmesi…)

Bilişsel Dengesizlik: Önceki yaşantılar ile yeni gelenler arasında belli düzeyde uyuşmazlıklar içermesi sonucunda sürekli olarak bilişsel gelişimi motive eden bir sürece dönüşecektir.  Örneğin telefonun
sadece konuşmak için kullanıldığını bilen çocuğun o telefonla fotoğraf da çekildiğini görmesi onda bilişsel bir dengesizlik oluşturup yeni öğrenmelere kapı aralayacaktır.

Çocuklar en çok özümseme yaparak bilişsel gelişimini ilerletirler: Yeni karşılaşılan uyarıcıları kendisinde önceden var olan bilişsel şemaların  içine yerleştirmedir. Başka deyişle,
yeni karşılaşılan durum, nesne ve olayları kendimizde önceden var olan bilgilerle açıklamaya çalışmadır. Böylece, şemalar daha kapsamlı, karmaşık ve işlevsel hale de gelir.

Uyumsama (düzenleme, uyma) ise, karşılaştığı durum nesne ve olayın farklı olduğunu anlama ve yeni bir kavramla ifade etmeyi öğrenmedir.
Mevcut şemayı yeni durumlara, objelere, olaylara göre yeniden biçimlendirme sürecidir 

Örnekler;

Annesinin okuduğu masallarda iki başlı canavarların geçmesi çocukta iki başlı canlıların canavar olduğu düşüncesi geliştirmiş olabilir. Bir gün televizyonda genetik bozukluğu olan yapışık ikizleri gören çocuk “anne
canavar” diye bağırabilir. Burada olan durum çocuğun yeni gelen bilgiyi önceki ile açıklamaya çalışmasıdır.

 

İlkokul 1. Sınıfa giden Ayla her gün okuduğu “andımız” metninde geçen “büyüklerimi saymak” sözünü gerçek anlamıyla düşünüp evdeki tüm büyükleri 1,2,3.. diye
sayabilir.. 

Bir gün babasının elinde bir şey gören çocuk “baba bu ne?” deyince babası da ona “kontrol kalemi” demiştir. Çocuk babasından kontrol kalemini alarak defterine bir şeyler yazmaya çalışmış, (özümleme)
Daha sonra babasının kontrol kaleminin bir yerde elektrik kaçağı olup olmadığını ölçme amaçlı kullanıldığını söylemesi üzerine kontrol kalemi ile yazmaktan vazgeçmiştir (uyumsama)

Bugüne kadar erkeklerin futbol maçı yaptığını gören Ahmet bir gün televizyonda bayanların futbol maçı yaptığını görünce babasına sahadaki tüm futbolcular uzun saçlı diyerek
 onları erkek sanmış,
(özümleme). Babası ona artık kadınların da futbol takımının olduğunu ve kadınların da futbol oynayabileceğini söylemesi üzerine durumu anlamıştır (uyumsama)

Okula ilk başladığında tüm öğretmenlerinin ilgisini çeken ve tüm öğretmenler tarafından sevgi gören Ahmet’te öğretmenler öğrencilerini sever düşüncesi oluşmuştur. Bir gün okulun
 bahçesinde
maç yaparken yanlışlıkla bir öğretmeninin ayağına basmış ve ondan azar işitmiştir. Bunun üzerine azar işittiği kişinin öğretmen olmadığını düşünmüştür.(özümleme) Daha sonradan benzer durumlar yaşayan
Ahmet öğretmenlerin de bazen insanlara kızabileceğini öğrenmiştir (uyumsama)

Özümseme de gizli bir genelleme, uyumsamada ise gizli bir ayırt etme vardır.

Çocuklarınız daha çok uyumsama yapabilmeleri için yeni yaşantılara açık bir öğrenme ortamı sağlamamız gerekmektedir.

Bunun içinde öğretilecek her bilgi şunları içermelidir;

  • Fiziksel bilgi
  • Sosyal bilgi 
  • Mantıksal-matematiksel bilgi
  • Duygusal bilgi

Yere düştüğü zaman bir topun zıpladığını deneyimlemesi gerçeği fiziksel bilgi örneğidir. Topun başkaları ile birlikte oynandığını öğrenmesi ve sosyal ilişkileri geliştirmesi sosyal bilgidir. Topa vurunca topun hareket etmesi mantıksal, topun olumlu ya da olumsuz duygu uyandırması duygusal bilgidir. Öprenme süreçleri bu 4 tür bilgiyi içerecek şekilde sunulmalıdır.

Okulöncesi dönemde bulunan çocukların bilişsel gelişimlerinin getirdiği bir takım sınırlılıklar aşağıda verilmiştir. Bunlar yaşa ve yaşantıya bağlı olarak zamanla ortadan kaybolacaktır:

Sembolik (kavram öncesi) dönem 2-4 yaş

  • Kişilerin sürekliliği: Elbisesi ya da görüntüsü (saçı örneğin) değişse bile kişilerin değişmeyeceğini aynı kişi olduğunu anlamaktır.
  • Animizm (Canlandırmacılık) cansız nesnelerin canlı gibi algılanması. Yere düşen oyuncağından özür dilemek, oyuncak ayısı ile konuşmak, oyuncak bebeğine yemek yedirmek, ken-
     dini kızdıran abisini ay dedeye
    şikâyet etmek, oyuncak köpeğine gerçek köpekmiş gibi davranmak, kedisiyle bir çocuk gibi ilgilenmek, kuşların, çiçeklerin konuştuğuna inanmak animizm ile ilgilidir.
  • Yapaycılık:doğa olaylarının insan eliyle oluştuğu şeklinde düşünme (güneşin düğmesine basarak güneşin doğduğunu düşünme)
  • Sembolik oyun:

Duyu-motor dönemde oyunlar daha çok harekete dayanan (döngüsel ve devresel tepkiler) oyunlardır. 1.5-2 yaşlarında farklı bir oyun türü ortaya çıkar. Buna sembolik oyunlar denir.
Üne doğru nasıl çekeceğine ilişkin bir resim( sembol) geliştirir. Çocuk eylemi tanımlamak için sözcükleri kullanabilirse söz konusu zihinsel etkinliği sembolik düzeyde başarmış demektir. Ancak çocukların
sembolleri kendilerine özgüdür. Tavuğa     gıd gıd  gıdak , köpeğe     kuçu kuçu diyebilirler.

 Bu oyuna dilin sembolik işlevi de katılır. Taklit işe karışır. Çocuğun fantezileri görülür. Çocuk oyunlarında sembol iki şekilde görülür:

Bir faaliyetin bir objeden diğerine aktarılması

Çocuk başka birinin rolünü üstlenir. Çocuk anne-babasının ya da doktorunun rolünü üstlenir.

Sembolleştirme yeteneğinin zihinsel gelişimle paralel olarak arttığı görülmektedir. 2-3 yaşlarında çocuklar cansız objelere canlılık verir ve bebekleri ile konuşurlar. Boş fincandan kahve içerler, boş tabaktan yemek yerler.
Ya da objelerin gerçek kullanma alanının dışına çıkarlar. Örneğin kağıt kırpıntılarını, alevli ateş olarak görür ya da tabureyi banyo olarak kullanırlar. Sembolik oyunlarla çocuklar duygularını dışarıya yansıtır

  • Benmerkezci düşünme:

İşlem öncesi dönemdeki çocukların en belirgin
Özelliğidir. Kişinin kendi bakış açısı ile başkasının bakış açısı arasındaki farkı anlayamamasıdır. Piaget’ye
göre insanlar doğuştan benmerkezcidir. insanlar,
yaşları ilerledikçe benmerkezci olmayı değil ol-
mamayı öğrenirler. Herkesin kendisi gibi duyduğu düşündüğü hissettiği gördüğünü düşünmesidir. Bir şeyler karalayıp bu tavşan
dedikten sonra herkes tarafından o çizimin tavşan gibi göründüğünü düşünür. Çünkü kendisi öyle görüyordur. Benmerkezciliğin göstergesi olan toplu monolog ve paralel oyunda bu dönemde gözlenir.

  • Kolektif Monolog (Toplu konuşma) : Çocuklar bir araya geldiklerinde hep bir ağı/dan konuşurlar
  • ancak kimse kimseyi dinlemez kimse kimsenin sözüne dikkat etmez ve yanıt vermez. Ancak karşıdakinin
     kendini dikkatle dinlediğini düşünür.         Benmerkezci düşünmenin etkisi
    vardır.
  • Paralel Oyun: Çocukların bir arada ama birbirlerinden bağımsız olarak oynadıkları oyunlardır. Bu
     oyunlarda çocuklar rollerine ve sıralarına uygun davranmazlar. / Benmerkezci düşünmenin etkisi
    vardır.
  • Ahmet, Ayşe ve Selim evcilik oynamaya karar verirler. Ahmet babadır, Ayşe annedir, Selim de çocuktur. Ancak oyun sırasında Ahmet gruptan bağımsız olarak bir şeyle uğraşır Ayşe farklı şeyle Selim de farklı bir şeyle.

 Özelden özele akıl yürütme (Tek yönlü düşünme) Çocuğun birbirine benzeyen iki özel durum arasında tek bir benzer yöne dayalı  tek yönlü hatalı bir bağlantı
kurarak ( genelleme yapmadan) sadece kendi yaşantılarına bağlı akıl yürütmesidir.

Bu tip akıl yürütmelerde çocuk iki bağımsız parçayı tek yönlü bir bağ ile birleştirebilir.

Bu akıl yürütme biçimi tümevarım ya da tümdengelim yolu ile akıl yürütmek yerine genelleme yapmadan özel bir durumdan özel bir duruma yapılan akıl yürütme anlamına gelmektedir.

Bir gün televizyonda köpekbalıklarını izleyen Alper, okulda arkadaşlarına hem havlayan hem de yüzen balıklar köpekbalığıdır demiştir. ( köpek ve balık gibi iki özel ve bağımsız durum arasında tek yönlü bir
bağ kurdu)

*Yanlış bağdaştırma: iki olay arasında hiçbir benzerlik yokken bu iki olay arasında yanlış neden-sonuç ilişkisi kurmaktır. 

En son hastaneye gittiğinde eve bir bebekle dönen annenin bir dahaki sefer hastaneye
 gittiğinde yine bir bebekle döneceğini beklemek. Burada çocuk aslında var olmayan bir ilişkiyi kurdu ve iki durumun neden – sonuç
ilişkisini yanlış kurdu.

Her akşam devam ettiği anaokulundan çıkınca servisle babaannesine giden ve belli bir saate kadar anne ve babasını bekleyen ve akşam yemeğini yedikten sonra resim yapan esra hafta sonu tatilinde kendisine resim yap diyen babaannesine ben
okula gitmedim akşam yemeği de yemedim o zaman resim yapma saatim gelmemiştir demiştir .

yanlış bağdaştırma ile özelde özele akıl yürütme arasındaki fark yanlış bağdaştırma bir akıl yürütme biçimi değildir. Sadece ilişkisiz olaylar arasında hatalı bağ kurmadır.
Özelden özele akıl yürütmede ise birbiri ile ilişkili olaylar arasında yaşantılara dayalı olarak hatalı ilişkisi kurma söz konusudur. yanlış bağdaştırma sadece işlem öncesi dönemde
değil hayatın her döneminde karşımıza çıkar. 

Okul-akşam yemeği ve ders yapma arasında birbiri ile ilişkili olmayan durum ve olaylar arasında ilişki kurulmaya çalışılıyor.

Özelden özele akıl yürütmede ise yaşantılara dayalı olarak birbiri ile ilişkili durum ve olaylar arasında hatalı ilişki kurma var. yaşantılarına dayalı olarak elmaların kırmızı olduğunu öğrenen bir çocuk yeşil meyvelerin
elma olmayacağını söylemesi. Burada dikkat ederseniz elma ile renk birbiri ile ilişkili ancak çocuk bu ilişkiyi yanlış kuruyor. Yanlış bağdaştırmada ise hiç alakalı olmayan şeyler arasında ilişki kurma vardır. Örneğin
bizim yaptığımız bir yanlış bağdaştırma ise; hepimiz üşüdüğümüz için (titremeye başlarız) hasta olacağımızı düşünürüz. Hâlbuki virüsü vücut kaptığından dolayı üşürüz.

  • Odaklaşma (merkeziyetçilik):

Bu dönem çocuklarının mantıksal düşünememelerinin en önemli nedeni dikkatlerini karşılaştıkları bir durumun yalnızca bir yönünü  göz önüne alıp diğer boyutlarını göz ardı etmeleridir.

Odaklanan durum genellikle en çok dikkat çeken, en son olan durumlardır. Bu dönemde çocuklar son karşılaştığı şeyi aklında tutar ve ona odaklanır bu yüzden bir öncekini unutur.

Çocuk şimdiye ve şu an en çok odaklanır.

Sabah, öğle ve akşam yemeklerini yiyen 5 yaşındaki Ahmet’e akşam babası bugün ne yedin oğlum diye sorduğunda Ahmet, sadece akşam yemeğinde yediği şeyi söyler. Merve’nin topu sokağa kaçmıştır ve Merve topunun
arkasından sadece topa bakarak koşmaktadır. Yalnızca topa odaklanan Merve çevredeki insan, araba gibi diğer durumlara dikkat etmemektedir. Anlatılan bir masalın sonunu hatırladığından sadece sonunu anlatabilir. Ya da bir gezi
esnasında en çok dikkatini çeken olayları ya da en son gördüğü yerleri anlatabilir.

 

Çocuk ile abisi arasındaki diyalog 

Araban var mı?

Yok

Evin var mı?

Yok

Bilgisayarın var mı? 

Yok

Eşekten farkın var mı?

Yok

 

Çocuklar bu diyalogda da görüldüğü gibi son söyledikleri kelimeye odaklanarak cevap vermişlerdir.

“Bir kilo pamuk mu daha ağır bir kilo demir mi? ” sorusu sorulduğunda demir daha ağırdır diye cevap verilmesi de odaklaşmadır. Burada çocuk demirin ağırlığını göz önüne almış ancak ikisinin de birer kilo
olduğunu göz ardı etmiştir.

 

Tersine Çevirememe: İşlemleri tersinden ele alama durumu. 2+3=5 iken; 3+2 = 5 olamaz. 10’ar 10’ar 100 e kadar sayan çocuk 100 den geri aynı şekilde sayamaz. Kırılan bardak gösterildiğinde
bunun düşmeden önce sağlam bir bardak olduğunu anlayamaz.

 Bir bardak suyu başka bir ince uzun bardağa doldurup yeniden aynı bardağa aynı suyu doldurduğumuzda suyun önceki hizaya geleceğini anlamazlar.
 Evden kreşe giderken gördüklerini söyleyebilirken, kreşten
eve geldiklerinde neleri görürsün sorusunu  yanıtlayamaz.

 

  • Tek yönlü sıralama
  • Tek boyutlu sınıflandırma ( birbirinden farklı şeylerin aynı kümelerde toplanması. Örneğin; mutfaktaki tencere, bisküvi, paspas vb. bir gruptur)

Büyüsel düşünce: Bu dönem çocuklarında büyüsel ve doğaüstü düşünce biçimi oldukça yaygındır. Çocuklar bu dü
 şünce
biçiminde gerçek ile hayal olanı birbirinden ayırt edemez. / Annesinden sihir yaparak pasta yapmasını isteyebilir.

Kompleks kavramları anlayamama: Çocuğa, “Bardaktaki su çok fazla, dökeceksin!” dendiğinde, çocuk `Çok fazla” gi­bi kavramları anlayamadığından suyu dökecektir. Çocuklar,
bu dönemde kompleks kavramları ve ilişkileri anlayamazlar.

Çoklu anlamlar: Sözcüklerin birden çok anlama geleceğini anlayamaz. Burada kelimeleri sadece tek anlamına göre değerlendirirler. Somut işlemler döneminde çoklu anlamlar
gelişecektir.

Sezgisel dönem 4-7 yaş 

  Sezgisel düşünce yaklaşık 4-7 yaşları arasında gelişmeye başlar. Burada bütün soru çeşitlerini kullanırlar, çocuklar neyi, nasıl bildiklerini tam olarak bilmemektedir. Bazı şeyleri
 bilirler
fakat mantıksal düşünceyi kullanmadan bilirler. Çocuklar bir sonuca varılar ama nasıl yapıldığı sorulduğunda işte yanıtını verirler. Burada çocuk yanıtı hisseder ancak nedenini mantıksal olarak henüz açıklayamaz.

 

Anne-Baba ve Öğretmenlere Öneriler

  • Okulöncesi dönemdeki çocuklar, doğal olarak büyük kas etkinliklerinden çok zevk aldıkları için, yorulduklarının farkına varmadan oynarlar. Bu nedenle ana baba ve öğretmenler,
    bu tür yoğun etkinliklerden sonra sık sık çocukların dinlenme arası vermelerine özen göstermelidir. Çocuklar, bu dönemde, çemberler, otomobil lastikleri, denge tahtalar,
    büyük bloklar gibi araçlarla denge, koordinasyon ve güç kazanabilirler. Küçük kas becerileri ve görsel algılamadaki yetersizlikleri nedeniyle okulöncesi
    dönemdeki çocuklar, küçük kaslarıyla ilgili etkinlikleri zorlanmadan keyifle yapabilmeleri için büyük geniş nesnelerle çalışmalıdır. Büyük fırçalar,
    kalın pastel boyalar, kalemler, büyük puntolu az yazılı büyük resimli kitaplar, iri delikli makarnalar vb. ile etkinlik yapmaları sağlanmalıdır.
  • Çocuklar, yetişkinler gibi düşünemezler. Bu nedenle eğitimciler, öncelikle çocukların bilişsel yapılarını özelliklerini öğrenmeli; problemlere, olaylara nasıl baktıklarını anlamalıdırlar.
    Okulöncesi dönemde çocuklar bilişsel işlem yapamazlar. Gördükleri objenin dikkati çeken uç noktalarına odaklanırlar. Örneğin; 5 milyonluk kâğıt parayı bu
    dönemdeki çocuğa verip “Bunu abinle paylaşın.” dendiğinde çocuk kâğıt parayı ortadan ikiye bölerek paylaşmaktadır. Bu nedenle, bu dönemdeki çocukların öğrenmelerinin
    dolayısıyla bilişsel gelişimlerinin çok yönlü sağlanabilmesi için zengin uyarıcı ortamlar düzenlenmelidir. Çocuklar olayları objeleri gözlemeli, dokunmalı, tatmalı,
    koklamalı, duymalı ve hissetmelidir. Çocuğun doğal merakını tatmin edecek etkinlikler düzenlenmeli; birçok şeyi yetişkin rehberliği ve diğer çocuklarla etkileşimde bulunarak keşfetmesi sağlanmalıdır.
    Çocukların etkili dinleme ve konuşmaları teşvik edilerek dili etkili bir biçimde kullanmalarına rehberlik edilmelidir.
  • 2-6 yaş dönemindeki çocukların bilişsel yapıları, kuralları ve ahlak ilkelerini anlamak için yeterli değildir. Bu nedenle, onlarla kuralları, soyut semboller olan sözcüklerle tartışmak
    yerine, birlikte uygulayarak, yaşayarak benimsetmek gerekir. Okulöncesi dönem çocuklarındaki kural yokluğu, “yaramazlık” olarak etiketlenmemelidir. Çocukların kuralları, bilişsel
    yapılarına uygun yollarla kazanmaları için öğrenme ortamları düzenlenmelidir.
  • Ayrıca, çocuğun bağımsızlık davranışları, girişimleri desteklenmeli, girişimlerinin sonunda ortaya koyduğu ürünler takdir edilmeli; çocuğun kendini olumlu algılaması sağlanmalıdır.
    Çocuğun başkalarıyla olumlu iletişimler kurabilmesi için, öncelikle kendine güven duyması, kendini değerli bulması, kendini hem bir birey hem de içinde yaşadığı grubun bir üyesi olarak algılamasına
    yardım edilmelidir.
  • Çocukların zihinsel  gelişimi ile ilgili şüpheleriniz varsa  çocuk psikoloğu, ya da gelişimsel psikolojide uzman olan psikolojik danışmanlardan destek almanızı tavsiye
    ederim.

 

Bir Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Translate »
Scroll to Top